O gazete sadece Eskişehir'de basılmış!

27 Mayıs Darbesi sonrasında, darbeyi gerçekleştiren cuntanın yönlendirmeleri ile yargılanan ve idama çarptırılan DP kurucusu, eski Başbakan Adnan Menderes 17 Eylül 1961 günü İmralı'da asılarak idam edildi.

İdam günü yıldönümü vesilesi nedeniyle birçok siyasi parti tarafından mezarı başında anılan Adnan Menderes, darbeden hemen önce Eskişehir'de bulunuyordu. Darbe Menderes Eskişehir'de iken gerçekleştirildi.

O tarihlerde  Anadolu Üniversitesi'nin temelini oluşturan Eskişehir İTİA'nın (İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi) kurucusu ve yöneticisi konumunda bulunan, darbe sırasında yaşananlara yakından şahitlik eden Prof. Dr. Orhan Oğuz'un verdiği bir röportajda anlattıklarına Balyoz Haber ulaştı.

Orhan Oğuz'un anlattıklarına göre o gece şu an Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan, kendisinin Ankara'dan getirip memur yaptığı Yılmaz Büyükerşen önemli bir rol oynamış. Oğuz'un anlattıklarına göre; darbeyi kendisine telefonla Büyükerşen vermiş. Büyükerşen ve arkadaşları iktidar mensuplarının 2-3 uçak dolusu (broşürde 12 uçak yazmakta) döviz ve altınla kaçtıklarına dair bir gazete basıp dağıtmışlar. Ancak Ankara'da askeriyeden haberdar olanlar rahatsız olunca gazetenin toplatılması talimatı verilmiş, ancak sadece bir kısmı geri toplanabilmiş.

İşte Orhan Oğuz'un röportajından Eskişehir'de Adnan Menderes'i idama götüren darbe gecesinde yaşanlarla ilgili önemli bir bölüm:

"... Bizim çocuklar İstanbul'da yazlıktalar, ben yalnızım. Yattım, saat 04.00'te telefon çalıyor benim evin telefonu. Sabahın dördünde, karanlıkta. Yılmaz Büyükerşen. Talebem benim ya.

-'Hocam radyoyu aç!'

-Ne oldu?

-'İhtilal oldu!'

- Yapma ya!

'Aç' dedi, açtım; baktım Türkeş'in sesi: NATO'ya CENTO'ya bağlıyız, bilmemneyiz. İktidar mensupları bilmem ne yaptılar, veryansın ediyor. Şaşırdım, evde de yalnızım. Ondan sonra Vali ile falan aramız iyi. Ben de acemiyim. Açtım Valiye telefonu, Valinin evine. Hanımı çıktı. 'Yenge Hanım, nerede İbrahim Bey? Radyo bir şeyler söylüyor?' dedim. 'Onlar hep birlikte Kütahya'ya doğru gittiler' dedi. 'Şimdi' dedim 'bunları da dinlerler minlerler, başımıza iş açarız.'

Bizim ev bugünkü yerinde duruyor ama iki katlı ev, apartman yapılmamıştı, inşaatçılara vermemiştik. Balkona çıkıp oturdum. Baktım kimse yok caddede, bizim Atatürk Caddesinde ne gelen var ne giden. Sadece askerler geçiyor bir arabayla bir ara. Biraz sonra baktım bizim gençler. Yılmaz (Büyükerşen) onun arkadaşları; bir askeri jeep'e binmişler, bayrakları açmışlar. Ya işte 'hocam, bir emrin var mı hocam?' Ben de evde oturuyorum. Sokağa çıkma yasağı geldi. 'Yok, yok' diyorum. Bunlar gidiyorlar, dolaşıyorlar. Bir bunlar dolaşıyorlar Eskişehir'de askeri jeep ilen, bayraklan dolaşıyorlar.

Ben sonra 'Şuradan karşıya gideyim de ablamın oraya, enişte ile bir kahvaltı edeyim' diyerek çıktım oraya gittim. Gittim, kahvaltımı ettim filan, konuştuk enişteyle falan. Sonra düşündüm. Şimdi beni ararlar, bulamazlarsa bize de kaçtı-maçtı derler. Ben dedim 'Tekrar evime gideyim, evimde oturayım.'

Geldim eve, oturdum. Biraz sonra yine bizim delikanlılar 'Hocam ekmek getirelim mi?'

Ben balkondan seyrediyorum. Bunlar bir kayboluyorlar bir daha geliyorlar. Meğer matbaaya gitmişler, bir şey yazmışlar, gazete basmışlar: İktidar mensupları 2-3 uçak dolusu döviz ve altınlarla yurt dışına kaçtılar! Polatkan ve Celal Bayar ile. Basmışlar bunu, dağıtmaya başlamışlar. Herhalde Sakarya Gazetesidir, Yılmaz'ın yaptığına göre. Yılmaz falan elebaşları. Benim de adamım yav, okutuyorum, memur yapmışım. Ankara'dan getirdim, kaydını yaptırdım, memur yaptım bir de. Devletin Hazinesinden para ödeniyor bir de. O da gazetecilik yapıyor. Topluma yararlı hale getirmeye uğraşıyorum. Akıllı filan ama işte bu tarafları var.

Ondan sonra bunu Ankara duymuş herhalde. Nerde ne olduysa, nereden haber geldiyse. 'Kim bu gazeteyi bastı?' diye askerlerden reaksiyon geldi. Hava Kuvvetlerinden. 'Bu gazeteyi kim bastı? Toplattırın bu gazeteyi!' Bunlar bu sefer basıp dağıttıkları gazeteyi toplamak için uğraştılar. Bir kısmını topladılar, bir kısmını toplayamadılar. İş tabi sonra kumandana intikal ediyor. Burda hakim oluyor, albaydı o zaman Muhsin Batur. Muhsin Batur idare ediyor artık.

Menderes Kütahya'ya gitmek istiyor. Bizim hava kuvvetleri işgal edilmiş. Oradan Konya'ya gitmek istiyor aslında. 'Gitse, Konyalılar onu vermez' diyorlar. Konya'ya gidemiyorlar, ne yapalım? Kütahya'dan yapalım."